1994….Daha üniversite öğrencisiydi…2. sınıftaydı ve ekonomi dersini çok seviyordu, teoride öğrendiği ekonomik verileri pratiğe dökerek ülkedeki ekonomi haberlerini daha iyi anlamaya başlamıştıki KRİZ oldu..Ekonomi profesörü başbakan devalüasyona karar verdi, ülke tepetaklak…
1998…Güç bela bir işe girdi…Askerliğini yapmayan adama kız verilmeyen ülkemizde iş hiç verilmiyordu…10 küsur firma ile toplamda 50 küsur mülakat yaptı ve işi kaptı...haa o pazarlama istiyodu finans oldu aman olsun varsın zaten üniversite tercihi de hukuk idi ama işletmeyi kazanmıştı…maksat bir yerden başlamaktı.
2000…Bir yandan terörün ülkede hız kaybetmesi, diğer yandan askere gitmeyenlerin iş hayatında ilerleyememesi durumu O’na askere gitsem mi acaba dedirtmişti..ama öyle hemen alınacak bir karar değildi, döndüğünde işi hazır mıydı…amaaan ne olacak dedi kalburüstü okullarda okudum, yabancı dilim, iş tecrübem var, bir de askerlik engelini aşarsak şirketler sıraya girer dedi ve gitti vatani görevine.
2001… Askerden yeni dönmüştü ki o hafta Anayasa fırlatıldı, bankalar hortumlandı ve yine o tanıdık sima ülkeye geldi: KRİZ.
Tam 6 ay işsiz kaldı, Allahtan o dönemde pek çok çocukluk arkadaşı ile aynı kaderi paylaşıyordu da hiç olmazsa onlarla vakit geçirebiliyordu ama yaş 26 olmuştu ve daha önce yaptığı pek çok iş başvurusunun ilanında bunu tecrübe etmişti; 28 yaş sınırı diye bir kural vardı ve acilen işe girmesi gerekiyordu ...Yaptığı 40 küsuruncu görüşmede bir firmada iş buldu, pazarlama-dış ticaret filan istiyodu ama lojistik işi bulmuştu…amaaan iş işte ne olacak dedi ve bu şirkete can simidi gibi sarıldı.
2003…94 yılından beri geçirdiği krizler, yaptığı iş mülakatları ve çalışmış olduğu 2 şirket O’na bir tecrübe vermişti; yabancı bir şirkete girerse sırtı yere gelmezdi…ve öyle de yaptı son işi gereği artık lojistikçiydi ve dünyanın en büyük firmalarından birinde lojistik uzmanı olarak işe başladı…burası son durak dedi kendi kendine…kolay değil herkesin gıpta ile baktığı bir ABD şirketine girmişti..
2008…HAMDOLSUN işleri iyi gidiyordu, dedik ya burası kariyerinin son ve başarılı durağı olacaktı..evlendi, çocuğu oldu, kendi düzenini kurdu…işler fena değildi. Fakat tanıdık düşman bu sefer şirketinin bağlı bulunduğu ülkeden geldi; Global finansal KRİZ. Biz bunları çok gördük bize bir şey olmaz dedi, başbakanı da öyle diyordu zaten, ekonomiden anlamak gerekmezdi ki zaten bu yorum için…O ekonomi ilmini 94 yılında çöpe atmıştı, mühim olan başbakanın dediğiydi…ama öyle olmadı yaş olmuştu 33 ve 94 yılında tanıştığı KRİZ illeti yakasını bir türlü bırakmamıştı…
Türkiye’nin beklide %1’lik dilimine girebilecek iyi eğitimli, varlıklı ve tuzu kuru diyebileceğimiz bir insanın hayatından kesittir bu bahsettiğim…bu acınası durum, geri kalan %99’unda ne boyutlarda acaba…Düşünmek bile istemiyorum..
Allah, tüm işsizlere sabır, tüm çalışanlara da çelik gibi sinir ihsan eylesin…
Çünkü işimiz Allah’a kaldı…
19 Kasım 2008 Çarşamba
21 Ekim 2008 Salı
Maksat Spor Olsun
MAKSAT SPOR OLSUN
Sir Alex Ferguson …22
Arsen Wenger….12
Carlo Ancelotti….8
Yılmaz Vural….18
Erdoğan Arıca…16
Giray Bulak…10
Hikmet Karaman…9
Rakamlar birbirine yakın ama arada maalesef dağlar kadar fark var. Avrupa futboluna yön veren Manchecter United, Arsenal ve Milan gibi takımların teknik direktörleri uzun senelerdir takımlarının başında. Öyle her sene şampiyonluklar yaşattıkları , şapkadan tavşan çıkarttıkları için filan değil…Mesela Ferguson, Manchester United kariyerinin ilk 7 yılında hiç şampiyonluk yaşamamış ama sabır edilmiş ve 22 yıllık Manchester kariyerinde 9 tane şampiyonluk görmüş…Avrupa kupalarındaki başarıları da cabası.
Gelelim bizimkilerin rakamlarına;
Yılmaz Vural tam 18 farklı takım sığdırmış 18 yıllık kariyerine,
Erdoğan Arıca, Giray Bulak ve Hikmet Karaman…hepsi de Anadolu kulüplerimizin kurtarıcısı olarak omuzlarda gelmiş, protestolarla kovulmuş…
İsimler çok, yazıya sığmaz filan değil, isimler iki elin parmaklarını geçmez;
Saffet Susiç, Güvenç Kurtar, Mircea Lucescu, Mustafa Denizli, Christopher Daum….
Başka da yok zaten….Peki neden??
Akdeniz kanımızdaki sabırsızlık mı?
Oryantal kültürümüzdeki günü kurtarma düşüncesi mi?
Atasözümüzdeki gibi “Meyve veren ağaç taşlanır” zihniyetinden mi?
Yoksa sınırlı sayıdaki teknik direktörlerin “Benden sonra tufan ben parama bakarım” düşüncesi mi?
Ne var bu kadar düşünecek canım bu işin ilmi mi olur…Yaptığımız her iş gibi;
Maksat spor olsun (!)
Moralez
Sir Alex Ferguson …22
Arsen Wenger….12
Carlo Ancelotti….8
Yılmaz Vural….18
Erdoğan Arıca…16
Giray Bulak…10
Hikmet Karaman…9
Rakamlar birbirine yakın ama arada maalesef dağlar kadar fark var. Avrupa futboluna yön veren Manchecter United, Arsenal ve Milan gibi takımların teknik direktörleri uzun senelerdir takımlarının başında. Öyle her sene şampiyonluklar yaşattıkları , şapkadan tavşan çıkarttıkları için filan değil…Mesela Ferguson, Manchester United kariyerinin ilk 7 yılında hiç şampiyonluk yaşamamış ama sabır edilmiş ve 22 yıllık Manchester kariyerinde 9 tane şampiyonluk görmüş…Avrupa kupalarındaki başarıları da cabası.
Gelelim bizimkilerin rakamlarına;
Yılmaz Vural tam 18 farklı takım sığdırmış 18 yıllık kariyerine,
Erdoğan Arıca, Giray Bulak ve Hikmet Karaman…hepsi de Anadolu kulüplerimizin kurtarıcısı olarak omuzlarda gelmiş, protestolarla kovulmuş…
İsimler çok, yazıya sığmaz filan değil, isimler iki elin parmaklarını geçmez;
Saffet Susiç, Güvenç Kurtar, Mircea Lucescu, Mustafa Denizli, Christopher Daum….
Başka da yok zaten….Peki neden??
Akdeniz kanımızdaki sabırsızlık mı?
Oryantal kültürümüzdeki günü kurtarma düşüncesi mi?
Atasözümüzdeki gibi “Meyve veren ağaç taşlanır” zihniyetinden mi?
Yoksa sınırlı sayıdaki teknik direktörlerin “Benden sonra tufan ben parama bakarım” düşüncesi mi?
Ne var bu kadar düşünecek canım bu işin ilmi mi olur…Yaptığımız her iş gibi;
Maksat spor olsun (!)
Moralez
Rüya Tabirleri
Rüya Tabirleri
Bir rüya görüyorum…Allahını seven ne anlama geldiğini bana anlatsın; hayıra mı yormam lazım yoksa geceleri açık kalan yerlerimi örtmem daha mı iyi olur??
Güzel bir ülkede yaşıyorum ve çok yakında genel seçimler var…
Milyonlarca insan miting yapıyor, vatan-millet elden gidiyor, bu parti başımıza gelmesin diye kendini yırtıyor…ülkenin AYDIN medyası suskun
Cumhurbaşkanlığı seçimi oluyor, bir köşe yazarı “benim cumhurbaşkanım olamaz” diye haykırıyor, ülkenin başbakanı “Çek git o zaman” diyor…ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Terör almış başını gitmiş hatta bir gün 12 asker şehid oluyor…ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Türban yasası tartışmaları oluyor, ülke takmayan-takan diye ikiye ayrılıyor, üniversite kapılarında büyük keşmekeş yaşanıyor… ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Ülkeyi yöneten bir insan vatandaşın anasına küfür ediyor… ülkenin AYDIN medyası yine suskun.
Aradan zaman geçiyor, Fransız mutfağından hoşlanan, tüm önemli balo ve davetlerin VIP konuğu, ülkeye gelen filmleri canı istediği zaman herkesten önce seyredebilen, yazılarında Türkçe kelimeleri yabancı kelimeler arasına serpiştirmeyi seven, popçu akrabasını spor yazarı yapan böyle kır saçlı sempatik, sevimli bir amca televizyona çıkıyor ve ülkesini kahramanca savunabilmek adına ülkenin başbakanına meydan okuyor…ülkenin AYDIN medyası bu kez barut fıçısı…yer yerinden oynuyor ve 1-1,5 sene önce iktidar hakkında ne dediyse tam tersini söylemeye başlıyor
AYDIN medyanın tirajı artıyor, devletin arazilerini almaya hak kazanıyor, ülkenin mağdur halkı ise Almanya bağımsız yargısından gelecek sonucu bekliyor…
Kan ter içinde uyanmışım…
Bir rüya görüyorum…Allahını seven ne anlama geldiğini bana anlatsın; hayıra mı yormam lazım yoksa geceleri açık kalan yerlerimi örtmem daha mı iyi olur??
Güzel bir ülkede yaşıyorum ve çok yakında genel seçimler var…
Milyonlarca insan miting yapıyor, vatan-millet elden gidiyor, bu parti başımıza gelmesin diye kendini yırtıyor…ülkenin AYDIN medyası suskun
Cumhurbaşkanlığı seçimi oluyor, bir köşe yazarı “benim cumhurbaşkanım olamaz” diye haykırıyor, ülkenin başbakanı “Çek git o zaman” diyor…ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Terör almış başını gitmiş hatta bir gün 12 asker şehid oluyor…ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Türban yasası tartışmaları oluyor, ülke takmayan-takan diye ikiye ayrılıyor, üniversite kapılarında büyük keşmekeş yaşanıyor… ülkenin AYDIN medyası yine suskun
Ülkeyi yöneten bir insan vatandaşın anasına küfür ediyor… ülkenin AYDIN medyası yine suskun.
Aradan zaman geçiyor, Fransız mutfağından hoşlanan, tüm önemli balo ve davetlerin VIP konuğu, ülkeye gelen filmleri canı istediği zaman herkesten önce seyredebilen, yazılarında Türkçe kelimeleri yabancı kelimeler arasına serpiştirmeyi seven, popçu akrabasını spor yazarı yapan böyle kır saçlı sempatik, sevimli bir amca televizyona çıkıyor ve ülkesini kahramanca savunabilmek adına ülkenin başbakanına meydan okuyor…ülkenin AYDIN medyası bu kez barut fıçısı…yer yerinden oynuyor ve 1-1,5 sene önce iktidar hakkında ne dediyse tam tersini söylemeye başlıyor
AYDIN medyanın tirajı artıyor, devletin arazilerini almaya hak kazanıyor, ülkenin mağdur halkı ise Almanya bağımsız yargısından gelecek sonucu bekliyor…
Kan ter içinde uyanmışım…
7 Ekim 2008 Salı
Öfkeyle Kalkan…
Ananı da al git diyen başbakan…
Kendisini protesto eden vatandaşı göz altına aldıran cumhurbaşkanı…
Bir spor yazarına “Senin bıyığını…” diye küfür eden milli takım teknik direktörü…
Kendisini eleştiren basını itip kakan ve onlara tehditler savuran bir kulüp başkanı…
Basın tribününe el-kol hareketleri yapan zeki, çevik ama ahlaksız bir milli takım futbolcusu…
Her açık oturumu kavga alanına çeviren politikacılar…
Mecliste yakın dövüş sanatı sergiliyen milletvekilleri…
Trafikte, çarşı pazarda, uçakta, otobüste kısacası en az iki kişinin bulunduğu her türlü sosyal ortamda birbirine giren, küfürler savuran, karşısındakini düşman gören suratı daimi asık, asabi vatandaşlarımız…
Sinir, asabiyet, öfke, hınç dolu hoşgörüsüz bir toplum…A’dan Z’ye, 7’den 70’e, tepeden tırnağa, işçisinden devlet büyüğüne kadar sinir yüklüyüz.
“Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı mahkemece bir rehber eşliğinde "öfke kontrol sistemi" programına katılma ile "öfke kontrolü" ve "kişisel gelişim" konularında 5 yayın okuma cezasına çarptırıldı.”
Türkiye’nin en ünlü psikologları bir araya gelse haftada bir gün tüm televizyon kanallarından öfke kontrolü hakkında “ulusa sesleniş” yapsa işe yarar mı? ne dersiniz??
Moralez
Kendisini protesto eden vatandaşı göz altına aldıran cumhurbaşkanı…
Bir spor yazarına “Senin bıyığını…” diye küfür eden milli takım teknik direktörü…
Kendisini eleştiren basını itip kakan ve onlara tehditler savuran bir kulüp başkanı…
Basın tribününe el-kol hareketleri yapan zeki, çevik ama ahlaksız bir milli takım futbolcusu…
Her açık oturumu kavga alanına çeviren politikacılar…
Mecliste yakın dövüş sanatı sergiliyen milletvekilleri…
Trafikte, çarşı pazarda, uçakta, otobüste kısacası en az iki kişinin bulunduğu her türlü sosyal ortamda birbirine giren, küfürler savuran, karşısındakini düşman gören suratı daimi asık, asabi vatandaşlarımız…
Sinir, asabiyet, öfke, hınç dolu hoşgörüsüz bir toplum…A’dan Z’ye, 7’den 70’e, tepeden tırnağa, işçisinden devlet büyüğüne kadar sinir yüklüyüz.
“Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı mahkemece bir rehber eşliğinde "öfke kontrol sistemi" programına katılma ile "öfke kontrolü" ve "kişisel gelişim" konularında 5 yayın okuma cezasına çarptırıldı.”
Türkiye’nin en ünlü psikologları bir araya gelse haftada bir gün tüm televizyon kanallarından öfke kontrolü hakkında “ulusa sesleniş” yapsa işe yarar mı? ne dersiniz??
Moralez
İstatistik
20.06.2005…Edirne 6
17.07.2005…Manisa 2
02.08.2005….Kayseri 7
12.06.2006…İstanbul 5
15.07.2008…Ankara 27
21.09.2008….İzmir Tepecik 13
Toplam 60 yeni doğan bebek öldü.
Sağlık bakanlığı araştırmasını tamamladı ve açıklamasını yaptı;
“Geçmişe oranla çok iyi durumdayız. Verilere göre gelişmekte olan ülkeler konumundan çıkarak gelişmiş ülkeler arasında yer alıyoruz. Bebek ölüm hızı 1988'de binde 77.7, 2007’de binde 16'lardadır. Bebek ölüm hızında Unicef Raporu'ndaki dünya çocukları ile karşılaştırıldığında ise Türkiye'nin oldukça ilerde görülmektedir. Türkiye'de binde 16 olan bebek ölüm hızı, az gelişmiş ülkelerde binde 97, gelişmekte olan ülkelerde ise binde 57’dir. Bu sayı Doğu Asya ve Pasifik'te binde 26, Güney Asya'da binde 63, Kuzey Afrika'da ise binde 59. Yani Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinden gelişmiş ülkeler kategorisine doğru geçiyor”.
Bu bir ekonomik verilerin değerlendirmesi midir? Enflasyon oranı bilmem ne kadar, elektrik zammı % şu kadar, büyüme oranımız geçen yıla göre….
Ne yani 60 bebek öldü diye sevinmek mi lazım?? Sene sonuna kadar 150 rakamında kalırsak Avrupa ortalamasının altında mı kalacağız??
Ortada bir sorumlu, ihmal ya da görevini yerine getirmemiş bir insan evladı yok mu? Hayatlarının en mutlu günü cehennem azabına dönen ana-babalara vereceğiniz açıklama bu mu? Bu açıklama Devlet İstatistik Enstitüsünden mi yapılıyor ?
Teröre verdiğimiz şehitlerin hesabını vermesi gerekenler “Efendim geçmiş yıllara göre şehit sayısında belirgin bir düşüş var, terörün hortladığı falan yok” gibi açıklamalar yapmadı mı?
Ortada sorumlu falan yok, çözüm belli; Yap en az 3 çocuk, çoğalt nüfusu, oranla ölümleri nüfusa, başarı kendiliğinden gelsin…
Gözünü sevdiğimin bilimi ne de güzel ilaç olur gerektiğinde…
Eee ne demişer 3 adet yalan çeşidi vardır:
Yalan, kuyruklu yalan , istatistik
Moralez
17.07.2005…Manisa 2
02.08.2005….Kayseri 7
12.06.2006…İstanbul 5
15.07.2008…Ankara 27
21.09.2008….İzmir Tepecik 13
Toplam 60 yeni doğan bebek öldü.
Sağlık bakanlığı araştırmasını tamamladı ve açıklamasını yaptı;
“Geçmişe oranla çok iyi durumdayız. Verilere göre gelişmekte olan ülkeler konumundan çıkarak gelişmiş ülkeler arasında yer alıyoruz. Bebek ölüm hızı 1988'de binde 77.7, 2007’de binde 16'lardadır. Bebek ölüm hızında Unicef Raporu'ndaki dünya çocukları ile karşılaştırıldığında ise Türkiye'nin oldukça ilerde görülmektedir. Türkiye'de binde 16 olan bebek ölüm hızı, az gelişmiş ülkelerde binde 97, gelişmekte olan ülkelerde ise binde 57’dir. Bu sayı Doğu Asya ve Pasifik'te binde 26, Güney Asya'da binde 63, Kuzey Afrika'da ise binde 59. Yani Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinden gelişmiş ülkeler kategorisine doğru geçiyor”.
Bu bir ekonomik verilerin değerlendirmesi midir? Enflasyon oranı bilmem ne kadar, elektrik zammı % şu kadar, büyüme oranımız geçen yıla göre….
Ne yani 60 bebek öldü diye sevinmek mi lazım?? Sene sonuna kadar 150 rakamında kalırsak Avrupa ortalamasının altında mı kalacağız??
Ortada bir sorumlu, ihmal ya da görevini yerine getirmemiş bir insan evladı yok mu? Hayatlarının en mutlu günü cehennem azabına dönen ana-babalara vereceğiniz açıklama bu mu? Bu açıklama Devlet İstatistik Enstitüsünden mi yapılıyor ?
Teröre verdiğimiz şehitlerin hesabını vermesi gerekenler “Efendim geçmiş yıllara göre şehit sayısında belirgin bir düşüş var, terörün hortladığı falan yok” gibi açıklamalar yapmadı mı?
Ortada sorumlu falan yok, çözüm belli; Yap en az 3 çocuk, çoğalt nüfusu, oranla ölümleri nüfusa, başarı kendiliğinden gelsin…
Gözünü sevdiğimin bilimi ne de güzel ilaç olur gerektiğinde…
Eee ne demişer 3 adet yalan çeşidi vardır:
Yalan, kuyruklu yalan , istatistik
Moralez
16 Eylül 2008 Salı
Orjinallik
Mahmutpaşadaki sahte kotçular…
Fransızları hafiye yollamaya zorlayan sahte Louis Vitton imalatçıları…
Sahte parfüm üreten merdiven altı laborantları…
Sahte SONY, sahte NIKE, sahte polo, sahte ……
Hayatımız sahte , hayatımız numara , hayatımız kopyacılık oldu farkında mısınız?
Son 20 senedir bir tane orijinal fikir üretildi mi bu ülkede?
Bir mahallede hamburgerci açılır, işleri iyi gitmeye başlar, hoop hemen yanına bir tane daha
Sonuçta beraberce batarlar.
İhracatçı yeni Pazar aramak yerine gümrükten belli bir ücret karşılığı manifesto satın alır, yurt dışındaki müşteriyi ayartır “Abi onlar ne veriyorsa %20 altına inerim” der, bu hal kısır döngü olur 2 üretici birbirinin fiyatını kırar kırar..alıcı en sonunda malı İspanya’dan almaya başlar
Sonuçta hem 2 ihracatçı batar, hem ülke ekonomisi kaybeder…
Çakma madonnaya ne demeli? Ya Yunanistan , Arap popu ve İsrail’den araklanan şarkılar?
Eski türk şarkılarının Fransız şarkılarının üzerine yazılması da mı tesadüf??
Doğan görünümlü şahin olgusu Dünyanın hangi ülkesinde var?
Medeni Kanun İsviçre’den ithal…
Yarışmalarımız, eğlence programlarımız ABD’den
Ooooh ne ala memleket…
Bu ülkede orjinal fikirlere, üretken bireylere , yaratıcı beyinlere ihtiyaç var…
Tesadüfen tanıştığım iki genç girişimcinin kurduğu INVEON şirketi gibi
Bu gençler gerçekten moralimi düzeltti , bu kadar sahte oyuncuların olduğu bu tiyatro eserinde bilişim sektörüne yatırım yaparak esas oğlan olma yolunda ilerliyorlar
Tebrikler INVEON….Teşekkürler Türk Gençliği…
Merak ediyorsanız buyurun araştırın…www.inveon.com.tr
Moralez
Fransızları hafiye yollamaya zorlayan sahte Louis Vitton imalatçıları…
Sahte parfüm üreten merdiven altı laborantları…
Sahte SONY, sahte NIKE, sahte polo, sahte ……
Hayatımız sahte , hayatımız numara , hayatımız kopyacılık oldu farkında mısınız?
Son 20 senedir bir tane orijinal fikir üretildi mi bu ülkede?
Bir mahallede hamburgerci açılır, işleri iyi gitmeye başlar, hoop hemen yanına bir tane daha
Sonuçta beraberce batarlar.
İhracatçı yeni Pazar aramak yerine gümrükten belli bir ücret karşılığı manifesto satın alır, yurt dışındaki müşteriyi ayartır “Abi onlar ne veriyorsa %20 altına inerim” der, bu hal kısır döngü olur 2 üretici birbirinin fiyatını kırar kırar..alıcı en sonunda malı İspanya’dan almaya başlar
Sonuçta hem 2 ihracatçı batar, hem ülke ekonomisi kaybeder…
Çakma madonnaya ne demeli? Ya Yunanistan , Arap popu ve İsrail’den araklanan şarkılar?
Eski türk şarkılarının Fransız şarkılarının üzerine yazılması da mı tesadüf??
Doğan görünümlü şahin olgusu Dünyanın hangi ülkesinde var?
Medeni Kanun İsviçre’den ithal…
Yarışmalarımız, eğlence programlarımız ABD’den
Ooooh ne ala memleket…
Bu ülkede orjinal fikirlere, üretken bireylere , yaratıcı beyinlere ihtiyaç var…
Tesadüfen tanıştığım iki genç girişimcinin kurduğu INVEON şirketi gibi
Bu gençler gerçekten moralimi düzeltti , bu kadar sahte oyuncuların olduğu bu tiyatro eserinde bilişim sektörüne yatırım yaparak esas oğlan olma yolunda ilerliyorlar
Tebrikler INVEON….Teşekkürler Türk Gençliği…
Merak ediyorsanız buyurun araştırın…www.inveon.com.tr
Moralez
9 Eylül 2008 Salı
Damardaki Asil Kan
Gemicikleri olan oğullar, mısır ticaretinden köşe olan çocuklar, vergi değişikliğini “önceden sezen” uyanık yumurtacılar, daha önce adı sanı duyulmamış mantar gibi türeyen dev inşaat şirketleri, gurbetçilerin güçlüklerle mücadele ederek biriktirdiği paracıkları hiç edenler, yatlarının yakıt parası her bir vatandaşın vergileriyle ödenen ama yine de büyük yüzsüzlükle oy isteyen edepsizler…
Yeni Türkiyemizin profili zaten bu, hepimiz farkındayız. Her Türk vatandaşının da az/çok bu profile katkısı var;
Kör taklidi yapan dilenciler…
Kimsesiz çocukları çalıştıran şehir ağaları…
“Herkes çalıyor bari bu adam icraat yapıyor varsın çalsın, helal olsun” diyebilenler…
Hırsızlığın bir zeka göstergesi, uyanıklığın bir sanat olduğunu düşünenler…
Arsa-arazi kapatmak, olmayan imarı çıkartmak için belediyeciliğe soyunanlar…
Tasviye sebebiyle dükkanını kapatan esnafın başına çöreklenen ucuza mal kapatmaya çalışanlar…
Hepimiz yukarıdaki maddelerin en az birine uyuyoruz değil mi?
Son noktayı da Deniz Semeri koydu…Hiçbir kurala, şekle ve racona uymayan bir şekilde hem de. Yardıma muhtaç insanlar için dini kullanarak yardım topluyor ve bunu ceplerine indiriyorlar. Bu nasıl bir ahlaksızlık? Nasıl bir çürümüşlük? Nasıl bir korkusuzluk?
En pis, en ahlaksız işlerde bile bir kural bir racon vardır yahu…Mafya aleminde başkasının bölgesinden haraç toplayamazsın, bir adamı arkasından vuramazsın, sokak kavgalarında anaya küfür edemezsin, mahalle arasındaki maçlarda kalede küçük bir çocuk var ise abanamazsın!
Kul hakkını asla ve asla yiyemezsin!!!
Ama yediler hem de yetimleri, kimsesizleri, muhtaçları kullanarak yediler ve kuralsız Türkiye’de bence son noktayı koydular…Diyecek kelime bulamıyorum
Allahtan olayın Almanya boyutu var da Almanya’daki bağımsız yargı konuyu ele alacak ve muhakkak cezalarını çekecekler. Bu kuralsız ülkenin daimi mağdur vatandaşı olarak Almanya’dan medet ummaya beni zorlayan bu sisteme de lanet olsun.
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” demiş Atamız…80 yılda çok şey değişti galiba...o "kan" 'ı taşıyan var mı aramızda??
Moralez
Yeni Türkiyemizin profili zaten bu, hepimiz farkındayız. Her Türk vatandaşının da az/çok bu profile katkısı var;
Kör taklidi yapan dilenciler…
Kimsesiz çocukları çalıştıran şehir ağaları…
“Herkes çalıyor bari bu adam icraat yapıyor varsın çalsın, helal olsun” diyebilenler…
Hırsızlığın bir zeka göstergesi, uyanıklığın bir sanat olduğunu düşünenler…
Arsa-arazi kapatmak, olmayan imarı çıkartmak için belediyeciliğe soyunanlar…
Tasviye sebebiyle dükkanını kapatan esnafın başına çöreklenen ucuza mal kapatmaya çalışanlar…
Hepimiz yukarıdaki maddelerin en az birine uyuyoruz değil mi?
Son noktayı da Deniz Semeri koydu…Hiçbir kurala, şekle ve racona uymayan bir şekilde hem de. Yardıma muhtaç insanlar için dini kullanarak yardım topluyor ve bunu ceplerine indiriyorlar. Bu nasıl bir ahlaksızlık? Nasıl bir çürümüşlük? Nasıl bir korkusuzluk?
En pis, en ahlaksız işlerde bile bir kural bir racon vardır yahu…Mafya aleminde başkasının bölgesinden haraç toplayamazsın, bir adamı arkasından vuramazsın, sokak kavgalarında anaya küfür edemezsin, mahalle arasındaki maçlarda kalede küçük bir çocuk var ise abanamazsın!
Kul hakkını asla ve asla yiyemezsin!!!
Ama yediler hem de yetimleri, kimsesizleri, muhtaçları kullanarak yediler ve kuralsız Türkiye’de bence son noktayı koydular…Diyecek kelime bulamıyorum
Allahtan olayın Almanya boyutu var da Almanya’daki bağımsız yargı konuyu ele alacak ve muhakkak cezalarını çekecekler. Bu kuralsız ülkenin daimi mağdur vatandaşı olarak Almanya’dan medet ummaya beni zorlayan bu sisteme de lanet olsun.
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” demiş Atamız…80 yılda çok şey değişti galiba...o "kan" 'ı taşıyan var mı aramızda??
Moralez
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)