16 Eylül 2008 Salı

Orjinallik

Mahmutpaşadaki sahte kotçular…

Fransızları hafiye yollamaya zorlayan sahte Louis Vitton imalatçıları…

Sahte parfüm üreten merdiven altı laborantları…

Sahte SONY, sahte NIKE, sahte polo, sahte ……

Hayatımız sahte , hayatımız numara , hayatımız kopyacılık oldu farkında mısınız?

Son 20 senedir bir tane orijinal fikir üretildi mi bu ülkede?

Bir mahallede hamburgerci açılır, işleri iyi gitmeye başlar, hoop hemen yanına bir tane daha

Sonuçta beraberce batarlar.

İhracatçı yeni Pazar aramak yerine gümrükten belli bir ücret karşılığı manifesto satın alır, yurt dışındaki müşteriyi ayartır “Abi onlar ne veriyorsa %20 altına inerim” der, bu hal kısır döngü olur 2 üretici birbirinin fiyatını kırar kırar..alıcı en sonunda malı İspanya’dan almaya başlar

Sonuçta hem 2 ihracatçı batar, hem ülke ekonomisi kaybeder…

Çakma madonnaya ne demeli? Ya Yunanistan , Arap popu ve İsrail’den araklanan şarkılar?

Eski türk şarkılarının Fransız şarkılarının üzerine yazılması da mı tesadüf??

Doğan görünümlü şahin olgusu Dünyanın hangi ülkesinde var?

Medeni Kanun İsviçre’den ithal…

Yarışmalarımız, eğlence programlarımız ABD’den

Ooooh ne ala memleket…

Bu ülkede orjinal fikirlere, üretken bireylere , yaratıcı beyinlere ihtiyaç var…

Tesadüfen tanıştığım iki genç girişimcinin kurduğu INVEON şirketi gibi

Bu gençler gerçekten moralimi düzeltti , bu kadar sahte oyuncuların olduğu bu tiyatro eserinde bilişim sektörüne yatırım yaparak esas oğlan olma yolunda ilerliyorlar

Tebrikler INVEON….Teşekkürler Türk Gençliği…

Merak ediyorsanız buyurun araştırın…www.inveon.com.tr

Moralez

9 Eylül 2008 Salı

Damardaki Asil Kan

Gemicikleri olan oğullar, mısır ticaretinden köşe olan çocuklar, vergi değişikliğini “önceden sezen” uyanık yumurtacılar, daha önce adı sanı duyulmamış mantar gibi türeyen dev inşaat şirketleri, gurbetçilerin güçlüklerle mücadele ederek biriktirdiği paracıkları hiç edenler, yatlarının yakıt parası her bir vatandaşın vergileriyle ödenen ama yine de büyük yüzsüzlükle oy isteyen edepsizler…

Yeni Türkiyemizin profili zaten bu, hepimiz farkındayız. Her Türk vatandaşının da az/çok bu profile katkısı var;

Kör taklidi yapan dilenciler…
Kimsesiz çocukları çalıştıran şehir ağaları…
“Herkes çalıyor bari bu adam icraat yapıyor varsın çalsın, helal olsun” diyebilenler…
Hırsızlığın bir zeka göstergesi, uyanıklığın bir sanat olduğunu düşünenler…
Arsa-arazi kapatmak, olmayan imarı çıkartmak için belediyeciliğe soyunanlar…
Tasviye sebebiyle dükkanını kapatan esnafın başına çöreklenen ucuza mal kapatmaya çalışanlar…

Hepimiz yukarıdaki maddelerin en az birine uyuyoruz değil mi?

Son noktayı da Deniz Semeri koydu…Hiçbir kurala, şekle ve racona uymayan bir şekilde hem de. Yardıma muhtaç insanlar için dini kullanarak yardım topluyor ve bunu ceplerine indiriyorlar. Bu nasıl bir ahlaksızlık? Nasıl bir çürümüşlük? Nasıl bir korkusuzluk?

En pis, en ahlaksız işlerde bile bir kural bir racon vardır yahu…Mafya aleminde başkasının bölgesinden haraç toplayamazsın, bir adamı arkasından vuramazsın, sokak kavgalarında anaya küfür edemezsin, mahalle arasındaki maçlarda kalede küçük bir çocuk var ise abanamazsın!

Kul hakkını asla ve asla yiyemezsin!!!

Ama yediler hem de yetimleri, kimsesizleri, muhtaçları kullanarak yediler ve kuralsız Türkiye’de bence son noktayı koydular…Diyecek kelime bulamıyorum

Allahtan olayın Almanya boyutu var da Almanya’daki bağımsız yargı konuyu ele alacak ve muhakkak cezalarını çekecekler. Bu kuralsız ülkenin daimi mağdur vatandaşı olarak Almanya’dan medet ummaya beni zorlayan bu sisteme de lanet olsun.

“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” demiş Atamız…80 yılda çok şey değişti galiba...o "kan" 'ı taşıyan var mı aramızda??
Moralez

8 Eylül 2008 Pazartesi

Bir Başkadır Benim Memleketim!

Ünlü bir Alman Otomotiv üreticisi, Türkiye’ye bir heyet göndermiş. Sorun satış sonrasında bazı parçalarda gereksiz garanti uygulamaları…Parça ise tanıdık; Korna!

Türkiye’de yılda ortalama 650,000 adet araç satılırken, Almanya’da bu rakam 3,5 milyona ulaşıyor , buna rağmen Türkiye’de garantiden değişen korna adedi Almanyanın yaklaşık 10 katı! Yetkililer bu enteresan istatistiki bilgiyi görünce bir yerlerde bir yanlışlık yapıldığına emin olarak ülkemize gelirler ve araştırmalara başlarlar. Müşteri şikayetleri, değişen parçaların incelenmesi, testler, deneyler derken sonuca 2 ay içinde ulaşırlar; “Dünya üzerinde sattığımız araçlara oranlandığında küçük bir miktar olduğu için ileri bir araştırmaya gerek görülmemiştir” yani işin Türkçesi – biz çözemedik, ne sihirdir ne keramet halının altına süpürelim gitsin.

Mühendislik konusunda dünyanın 1 numarası, otomotiv sistemleri ve üretimi konusunda Cihanda söz sahibi, okumuş-deneyimli-bilgili uzmanlar mevzu Türkiye olunca pes demişler!

Adamlar haklı… olayı pozitif ilimlerle , verilerle açıklamaya çalışıyorlar, hiç olayın sosyolojik boyutuna baktınız mı sayın Helmut? Bakın izah edeyim;

Sizin oralarda askere giderken konvoy oluşturulur mu?

Düğün alayı nedir bilir misiniz?

Sünnet konvoyuna hiç denk geldiniz mi?

2 arkadaş (Türk) araba ile karşılaştığında, orada bulundunuz mu?

Aynı 2 arkadaş yolda şakalaştığında nasıl sesler çıkar bilir misiniz?

Hadi bunları görmediniz… Ya maç sonrası ortaya çıkan desibeli tecrübe ettiniz mi?

Solda yol vermeyen şoföre tepki gösteren arabaya ve tabiî ki karşışığını gecikmeden veren diğer arabaya da mı rastlamadınız??

Hiçbir şeye gıkını çıkarmayan, tepkisini gösteremeyen, birlik olamayan toplumumuz iş arabaya gelince “The Cars” çizgi filminden beter olurlar…Korna hiç susmaz ki benim memleketimde sen istediğin analizi yap bulamazsın…anlayamazsın

İster göçmen Türkleri kendi ülkende tanımaya çalış ister Oktar Babuna vasıtasıyla kan örneği topla…bizi a-n-l-a-y-a-m-a-z-s-ı-n!!

Türk’ün Türk’den başka dostu yok….Tabi yok dost olmak için evvela anlamak, anlaşılmak lazım…


Moralez

1 Eylül 2008 Pazartesi

26 Ağustos 2008, 08:40

Mutluluk nedir?

“Bana mutluluğun resmini yapabilir misiniz “ tadında bir soru değil bu ,gerçekten somut bir cevap verebilir miyiz?

İlk öpüşmemiz?
İlk aşk?
İlk kez araba kullanmak?
Okulu bitirmek? Güzel bir film? Arkadaşımızla gülmek? Köpeğimizle oynamak? Ailemizle güzel bir yemek? Evlenmek?

TDK sözlüğüne göre Mutluluk ” Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık”

Albert Camus’ya göre “Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür”

Konfiçyus ise şöyle açıklamaya çalışmış mutluluğu; “Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır. “


Peki mutluluk sürekli olabilir mi? Yoksa bunun ismi sarhoşluk, kendini bilmezlik, delilik mi olur??

İlk öpüşmenin yerini kaçıncı öpüşme alabilir?

Trafikte sinir harbi yaşarken, babamızın arabasını ilk kez aldığımızda hissettiklerimizin yakınından geçebiliyor muyuz?

Bizi mutlu eden çok sevdiğimiz bir filmi kaç kere aynı şevk ile seyredebiliriz?

Mutluluk, elde edilmesi zor, fark edilmesi güç ve sürekli olması imkansız kişiden kişiye değişim gösteren garip bir olgu.

26 Ağustos 2008 saat 08:40 itibariyle çok farklı bir mutluluk doğdu benim için; tarifi zor ebadı büyük ve en önemlisi süreklilik gösterecek bir mutluluk…

Dünyaya ve ailemize hoş geldin oğlum Mehmet!

“Çocuğun olunca anlarsın” demişti babam…

Anladım…

Allah, herkese bu duyguyu yaşatsın, herkes bu mucizeyi tatsın.

Ne demiş Hz Mevlana; “Ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.”

Anlatamıyorum, yaşamanız lazım…


Moralez